Kırım.Realii için Ksenia Kirillova

18 Haziran’dan bu yana Litvanya, Moskova’ya uygulanan yaptırımlara uyma mecburiyeti nedeniyle Kaliningrad bölgesi ile Rusya’nın geri kalanı arasındaki malın geçişini durdurdu. Jamestown Vakfı, bundan sonra, Avrupa’da olası büyük bir  savaş ve NATO ile doğrudan bir silahlı çatışma konusunun Rus propagandasında daha aktif hale geldiğini yazıyor.

Çoğu propagandacı Litvanya’nın eylemlerinin Vilnius’un kendi inisiyatifi olmadığını, “cepheyi genişletip derinleştirerek Rusya-Ukrayna cephesinden Rusya-Avrupa cephesine dönüştürmeyi” amaçladığını söyledikleri “ABD’nin Rusya karşıtı stratejisinin” bir sonucu olduğunu savunuyor. 

Propaganda, bir yandan böyle bir savaşın amacının Rusya’yı tüketmek olduğunu belirtirken, diğer yandan Moskova’dan askeri bir yanıt gelmemesinin Batı’ya “Kremlin’in çaresizliği ve mevcut zorluklara yanıt veremediği izlenimi” yaratma fırsatı vereceğine ikna etmeye çalışıyor.

Bir yandan, bu tür tezler bazı endişelere yol açıyor çünkü aynı anlatılar Ukrayna’nın geniş çaplı işgali arifesinde Kremlin propagandası tarafından aktif olarak kullanıldı.

Öte yandan, Rusya’nın eylemlerinin büyük ölçüde dış politika ortamı tarafından değil, Vladimir Putin’in kamuoyu güvenini ve iktidarı elinde tutmak ve nüfusu harekete geçirmek gibi Kremlin’in iç siyasi ihtiyaçları tarafından belirlendiğini hatırlatmak gerekir. Bu çerçevede, Batı karşıtı söylemin güçlenmesi ve NATO ile çatışma görünümü elbette Rus yetkililerin işine geliyor.

Hükümete sadık sosyologlar tarafından yapılan odak grup analizi de bu görüşü doğrulamaktadır. Sonuçlarına göre, “Rusya’nın mevcut dünya düzenini değiştirmek için tüm Batı ile bir çatışma içine girdiği tezi… vatandaşlar arasında azami destek bulmakta ve vatanseverlik duygularını harekete geçirmektedir”. 

Ayrıca araştırmacılar, savaşın ilk günlerinden itibaren “özel harekatın” bir an önce sona erdirilmesi talebine rağmen, toplumun kendisini çoktan yeniden düzenlediğini ve “zihinsel olarak kendisini uzun süreli bir çatışmaya hazırladığını” vurguluyor.

Ne yazık ki bu sonuç bağımsız sosyologlar tarafından da teyit edilmektedir. Levada Centre’ın son anketine göre, katılımcıların yüzde 77’si Ukrayna’daki sözde “özel operasyonu” desteklerken, yüzde 73’ü operasyonun başarılı bir şekilde ilerlediğine inanıyor.

Dolayısıyla Putin, Rus ekonomisi üzerinde somut bir etki yaratmaya başlayan yaptırımlara rağmen, toplumu “ulusal liderin etrafında toplamak” için ideal bir yol olarak uzun süreli bir savaştan faydalanıyor.

“Halkın vatansever seferberliği” sayesinde Kremlin bir çok sorunu çözüyor. Sosyolog Alexei Levinson’ın belirttiği gibi, Rus yetkililer, tüm dünyayla yüzleşme zemininde, nüfusun “sabırlı olmayı” ve yoksulluk içinde yaşamayı kabul edeceğini, zorluklara katlanmayı kabul etmeyenlerin ise çoğunlukla yurtdışına gitmesini bekliyor.

Ukraynalı yorumcular, Rusların çoğunun yaşam standardının o kadar düşük olduğunu ve daha önce yaptırım altındaki malları alamadıkları için yaptırımların etkilerini hissetmediklerini de ekliyor. Ancak, geniş çaplı bir savaşın patlak vermesiyle birlikte, bu insanlar kendi yoksulluklarına ideolojik bir gerekçe bulmuş oldular.

Kremlin’e fayda sağlayan bir diğer faktör de, savaşın nedenleri ve hedeflerinin yetkililer ve propagandacılar tarafından son derece çelişkili bir şekilde dile getirilmesine bakılmaksızın, pek çok Rus’un savaşı desteklemesidir. Kremlin yanlısı sosyologlar bile yukarıda bahsi geçen odak gruplarındaki birçok katılımcının “özel operasyonun” amaçlarını anlamadığı gerçeğini gizlemiyor. Bununla birlikte, yukarıda da belirtildiği gibi, askeri operasyonun “sonuna kadar yürütülmesi” gerektiğine de inanmaktadırlar.

Savaşın pragmatik amaçları arasında, Ukrayna’nın işgal altındaki bölgelerinin savaştan zarar görmüş altyapısının yeniden inşasında yolsuzluk için muazzam beklentiler var. Mayıs ayında Kremlin yanlısı uzmanlar Donbas ile Herson ve Zaporijjya bölgelerinin yeniden inşasının maliyetini Ulusal Refah Fonundan tahsis edilmek üzere 4,5 trilyon ruble olarak hesaplamışlardı. Rus yetkililerin daha önceki yolsuzluk deneyimlerini bildiğimizden, bu meblağın ne kadarının hedefine ulaşacağını tahmin etmek zor.

Savaşın pragmatik amaçları arasında, Ukrayna’nın işgal altındaki bölgelerinin savaştan zarar görmüş altyapısının yeniden inşasında yolsuzluk için muazzam beklentiler var. Mayıs ayında Kremlin yanlısı uzmanlar Donbas ile Herson ve Zaporijjya bölgelerinin yeniden inşasının maliyetini Ulusal Refah Fonundan tahsis edilmek üzere 4,5 trilyon ruble olarak hesaplamışlardı. Rus yetkililerin daha önceki yolsuzluk deneyimlerini bildiğimizden, bu meblağın ne kadarının hedefine ulaşacağını tahmin etmek zor.

Tüm bu olasılıkların farkında olan propagandanın, Nisan ayında halkı “Ukrayna’da ABD ve NATO ile uzun bir savaşa” hazırlamaya başlaması açıktır. Alexey Levinson’a göre Kremlin’in artık Ukrayna’da belirli hedefler gütmesine gerek yok, zira ülke Ukrayna’nın kısa sürede toparlanamayacağı kadar zarar gördü. Bununla birlikte sosyolog, Moskova’nın operasyonu hala “sürüncemede bırakabileceğine” ya da yavaş yavaş tamamlamaya başlayabileceğine inanıyor.

Yukarıdaki argümanlara dayanarak, Kremlin’in savaşacak kaynakları elinde tuttuğu ve “özel operasyon” Rus toplumunun mobilizasyonunu sağladığı sürece “ağır” savaşı sürdüreceği varsayılabilir. Aynı zamanda, Rusların güvenlik kavramını toprak kazanımlarıyla ilişkilendirmeye başladıklarına dair artan kanıtlar var. Anket katılımcıları savaşın nedenlerinden biri olarak “verimli topraklar için mücadeleyi” göstermekte ve “toprağın kendisi için alınması gerektiğini”  belirtmektedir. Bu da Ukrayna’daki savaşın en azından Rus ordusu yeni topraklar ele geçirme kabiliyetini koruduğu sürece devam edeceği anlamına geliyor.

NATO ile olası bir askeri çatışmaya gelince, Kremlin sosyologları bile Batı ile doğrudan bir askeri çatışmadan kaçınmak için temel bir toplumsal talep olduğu konusunda uyarıyor. Bununla birlikte, iki faktörün bir araya gelmesi halinde böyle bir tırmanış düşünülebilir. Bunlardan ilki, ülkedeki sosyo-ekonomik durumun kötüleşmesi ya da askeri yenilgiler nedeniyle Vladimir Putin’in reytinginde keskin bir düşüş yaşanması olabilir. İkinci faktör ise Rusya’nın saldırganlığına karşı Batı’nın yeterli bir tepki vermemesidir.

İşadamı ve sosyal aktivist Leonid Nevzlin’in de belirttiği gibi, Putin Batı’nın zayıflığını görüyor ve bundan faydalanarak Moskova’nın etkisini eski Sovyetler Birliği’ninkinden daha yüksek bir seviyeye çıkarmayı planlıyor. İşadamı, Batı’nın Rusya tarafından gerçekleştirilen eylemlerine gerektiği gibi karşılık vermemesi halinde uygar dünyanın bu savaşı kaybedeceğini vurguluyor. Onun vardığı sonuç, modern Batılı politikacıların “riskleri arttırmayacak korkaklar” olduğunu ve bu nedenle Rusya’nın onların zayıflığından faydalanması gerektiğini söyleyen Rus propagandacılar tarafından da doğrulanıyor.

Bu makale Jamestown Vakfı’nın izniyle yeniden basılmıştır