2014’te birkaç ay gönüllü bir tabur olarak faaliyet yürüten Azov daha sonra Ukrayna Ulusal Muhafızların bir parçası oldu. Rus propagandası ve bazı Batı medyasındaki absürd yayınlar yüzünden neo-Nazi bir korku hikayesi  haline geldi.

Rus propagandasının Ukrayna hakkında yaydığı en popüler yalanlardan biri, sözde milliyetçi taburlar etrafında dönüyor. Bunlar, iddiaya göre, hükümet ve askeri komuta tarafından kontrol edilmeyen yasadışı silahlı gruplar. Görünüşte sivilleri terörize ediyorlar ve neo-Nazizm ya da Nazizm ideolojisine sahipler. Büyük çaplı işgalin ilk günlerinde Rus medyası, Rusya’ya karşı direnişin tam olarak bu “milliyetçiler” tarafından gerçekleştirildiğine ve hatta bazen düzenli orduyu savaşmaya zorladıklaklarını yazdı. Ayrıca, Naziler tarafından rehin alınan Ukraynalı sivillerin, Rusların “milliyetçileri” silahsızlandırıp yok ederek ülkelerini Nazilerden arındırmasını istediklerini de savundular.

Ukrayna’daki gerçekleri bilenler için bu hikayeler peri masallarından başka bir şey değil. Ancak Ruslar “milliyetçi taburlar” hakkında, özellikle “Azak Taburu” hakkındaki söylemleri yaygın olarak sorgulamadan kabulleniyorlar. 

Azak’ın neo-Nazi olduğu ile ilgili söylemler, sekiz yıl boyunca dikkatlice geliştirildi. Rus propagandası, yabancı dostlarının ve Rus ajanların yardımıyla bu imajı eski Sovyet cumhuriyetlerinin çok ötesine yaymayı başardı – Ukrayna’daki Nazilerle ilgili endişeler diğer birçok ülkedeki medya ve kanaat önderleri tarafından dile getirildi. Bu arada Rus yanlısı Ukraynalı medyacılar, hükümetin (önce Poroshenko’nun ekibi ve ardından Zelensky’nin ekibi) neo-Nazilerden çok korktuğu ve bu nedenle Zelensky’nin Kremlin’in koşullarında Rusya ile barış yapmaya cesaret edemediği hakkında dezenformasyon anlatıları yaydı. Nazilerin Ukrayna’daki vahşetlerinin gerçek görüntülerini teyit etmek imkansız olduğu için (böyle olmadıklarından dolayı), halk ara sıra bir tür “çocuklar için eğitim kamplarından” görüntüler (Nazi selamı veren ve Hitler’e ibadet eden görüntüler) gösteriyordu.

Nazi Azak’ın hikayesi, tipik bir dezenformasyon kampanyasının kurallarına uygun olarak geliştirildi: Az sayıda olan bazı gerçekler, bilgilerin çoğunluğunu oluşturan varsayımlar, manipülasyonlar ve sahte haberlerle karıştırıldı. O kadar yoğun bir manipülasyon vardı ki, hedef kitle sonunda onları gerçek olarak kabullendi. Ancak bunun etkisi sadece Kremlin’in propagandasıyla beyni yıkanmış yaşlı nüfus içinde görülmüyor. Bazı Ukraynalı gazeteciler, Azak birliği sekiz yıl önce Ulusal Muhafızlara dahil olmuş  olmasına rağmen günümüze kadar Azak “Gönüllü Taburu” hakkında yazmaya devam ediyor.

Azov’un ne olduğuna, nasıl oluştuğuna, şu an ne durumda olduğuna ve Milliyetçilik, Nazizim ve Neo-Nazizim ile nasıl ilişkilendirildiğine bakalım.

Azov nasıl oluşturdu?

2014 baharında Rusya, Donetsk ve Luhansk bölgelerinde silahlı saldırıları başlattı. Rusya herzamanki gibi saldırısını reddederek gelişmeleri “Kyiv cuntasına karşı bir halk ayaklanması” olarak nitelendirdi. Rus ordusu ve yerel taraftarları silahlandırdı, yerel yönetimlerin ofislerine el koydu, sözde “halk cumhuriyetlerini” ilan etti. Sözde halk cumhuriyetleri Rusya tarafından silahlandırıldı. 13 Nisan’da Ukrayna yetkilisi (Verkhovna Rada Başkanı Oleksandr Turchynov, o sırada Ukrayna’nın cumhurbaşkanı vekiliydi), bir terörle mücadele operasyonunun başlatıldığını duyurdu.

Ukrayna’nın düzenli silahlı kuvvetleri, eski Rus yanlısı hükümetin yıllardır süregelen ihmali yüzünden son derece kötü durumdaydı. Sonuç olarak; birçoğu Onur Devrimi’nin (Yevromaydan) aktif katılımcıları olan gönüllüler, Ukrayna’yı savunmaya çağrıldı. Donbas, Aidar, Dnipro-1, Pravıy Sektor ve diğerleri gönüllü taburlar halinde örgütlendiler. Azak da bu yeni kurulan taburlar arasındaydı. Mayıs 2014’ün başlarında oluşturulan tabur ilk olarak “Azoviya” olarak adlandırıldı. Birimin çekirdeği, Kharkiv merkezli futbol kulübü Metalist’in taraftarlarından, Avtomaidan aktivistlerinden ve Ukrayna Patriot’u gibi Kharkiv merkezli birkaç aşırı sağ grubun yanı sıra Sosyal Milliyetçi Meclis(SNA) üyesi diğer örgütlerden oluşuyordu. Hem Patriot hem de SNA, Andriy Biletskiy tarafından yönetiliyordu.

Andriy Biletsky kimdir?

Andriy Biletskiy, Kharkiv’in en önde gelen aşırı sağ isimlerinden biriydi. Tarih uzmanı olarak, Ukrayna İsyan Ordusuna adanmış bitirme teziyle mezun oldu. Aynı zamanda bir boksör ve Stefan Bandera’nın adını taşıyan Tryzub (Trident) paramiliter örgütünün Kharkiv şubesinin lideriydi. Üyeler, dünya çapında aşırı sağcıların genellikle yaptığı şeyleri yapıyordu. Uyuşturucu kaçakçılarını yakalamak, yasadışı göçmenleri “gözaltına almak”, “geleneksel değerleri” desteklemek için yürüyüşler düzenlemek ve polisle çatışmak bunlardan bazılarıdır.

Pek çok kişi Biletskiy’nin “Beyaz Önder” lakabı taşıdığını söyledi ve söylemeye devam ediyor. Ancak o, kendisine daha önce kimsenin böyle hitap etmediğini savunuyor. Bunun yerine kendisine “Beyaz” denildiğini söylüyor, bu da soyadından dolayı normal bir durum (Biletskiy, Ukraynaca’da “beyaz” anlamına gelen “bilıy” kelimesinden türetilmiştir). İnternette Biletskiy tarafından yazıldığı iddia edilen ve “Beyaz Önderin Sözü” başlıklı makalelerin bir derlemesi bulunmaktadır. Makalelerde, “göçmen meselesi”, ulusal ideoloji ve kendisini ve ortaklarını yaratıcıları olarak gördüğü yeni düzeni oluşturma ihtiyacı üzerinde duruluyor. Başka bir deyişle, eser aşırı sağ klişelerin bir derlemesidir.

Biletskiy halka açık bir şahsiyet haline geldiğinden beri, bu retoriğe atıfta bulunmayı bıraktı. Yine de, aşırı sağ harekete karşı komplo kuran “sağcı hükümetler, sosyal ağlar, Soros, solcular ve polisler” hakkında köşe yazıları yazmaya devam ediyor. Polislere atıfta bulunulması burada biraz şaşırtıcı. Çünkü Biletskiy, İçişleri Bakanlığı tarafından yönetilen Ukrayna Ulusal Muhafızları’nda bir Yarbay.

Biletskiy’nin rütbesine giden yol kolay değildi. Kendisinin daha sonra belirttiği gibi, 2013-2014 Euromaidan’ı ve “tüm ilginç olayları kaçırdı”. Çünkü 2011’de Ukrayna Ceza Kanunu’nun 187. maddesi (kasıtlı çete soygunu) uyarınca tutuklandı. Bu bölüm kendi başına ilginç bir hikaye: 2011’de, bir onlayn sohbette Serhiy Kolesnık ile kavga ettikten sonra, Patriot üyeleri onunla buluşmaya karar verdi. Toplantı, Kolesnık’in kafatasında çekiç aracılığıyla iki deliğin yanı sıra bıçak yaralarıyla sonuçlandı. İki Patriot üyesi  kurşun yarası aldı. Ancak hepsi hayatta kaldı. Biletskiy, Kolesnık’in bir tabancaya sahip olduğunu ve ilk saldıran kişi olduğunu iddia ediyor. Bununla birlikte, basında yer alan davanın detaylarına göre, tabanca, plastik mermilerle ateşlenen, öldürücü olmayan bir tabancaydı. Biletskiy ayrıca olay günü Patriot bürosunun binasını ziyaret etmediğini ve polisin baskısı altında diğer örgüt üyelerinin kendisine iftira attığını iddia ediyor. Her neyse, Biletskiy’ye yöneltilen suçlamalar şaşırtıcı. Çünkü ne kurbanlar ne de tanıklar Kolesnık’in mülküne el koymayı planlandığını söylemedi. Bununla birlikte Biletskiy, yargılama öncesi gözaltında kaldı ve 24 Şubat 2014’te siyasi tutuklu olarak serbest bırakılıncaya kadar iki buçuk yıl orada kaldı.

Kısa bir süre sonra, Mart 2014’te Biletskiy, Rus yanlısı aktivistler tarafından binalarına saldırıldığında Kharkiv’deki Rymarska Caddesi’ndeki Patriot ofisinin yakınında bir silahlı saldırı olayına karıştı. Ayrıca, Novorossiya’yı desteklemek için düzenlenen mitinglere karşı çıkmak için   “siyahlı küçük adamlar”  olarak adlandırılan aktivistlerle birlikte Rus yanlısı gösterilerin başladığı bölgeleri gezdi.

Azak başlangıçta Mayıs 2014’te gönüllü bir milis birliği olarak kuruldu. Biletsky,  gerillalar denilen ayrılıkçıların ele geçirmeye çalıştığı Mariupol’daki askeri birimden silah alması buna sebep olduğunu iddia ediyor.Eylül ayında  Azak taburu alay olarak genişletildi ve kasım ayında Ukrayna Ulusal Muhafızları’na dahil edildi.

Biletskiy hala  Azov Taburun başında mı?

Andriy Biletskiy, sonbaharda Verkhovna Rada’ya (Ukrayna Parlamentosu) girme  isteği nedeniyle 2014 yılında Azak’ın komutanlık görevinden ayrılmıştı. Halk Cephesi partisinin bir üyesi olarak milletvekili olma konusundaki ilk planı, insan hakları aktivistleri ve uzmanları tarafından, parti lideri Arseniy Yatsenyuk’a yazılan ve aşırı sağ adayın seçim aday listesinden çıkarılmasını talep eden bir kamu mektubunun ardından durduruldu. Biletskiy, daha sonra Kyiv’deki tek üyeli bir bölgede aday adayı olarak yarışmaya karar verdi. Azak’ın liderliğini Patriot’den arkadaşı Ihor Mykhaylenko’ya devretti. Fakat  Ulusal Muhafızlarla halka açık bir skandala karışmış olmasına rağmen yarbay rütbesini korudu.  

Seçim öncesi  sadece altı kelimelik bir yazı hazırladı ve  seçime girdi. Biletskiy seçimi kazandı. Ancak sonunda, hayata geçirilen tek bir yasa tasarısı bile yazmadı, Ukrayna Parlamentosu sekizinci toplantısının en sorumsuz milletvekilleri arasında ilk sırada yer aldı. Bu arada, daha sonra liderliğindeki Ulusal Kolordu partisinin bel kemiği olarak hizmet edecek olan Azak Sivil Hareketi’ni kurdu. Ayrıca, daha sonra yukarıda adı geçen Ihor Mykhaylenko tarafından yönetilen Ulusal Birlik adlı bir paramiliter örgütün kurulmasında yer aldı. 

Bu hareket Neonazi mi?

 Rus propaganda anlayışına göre; Ukraynaca konuşan herkes, potansiyel bir nazidir. Bütün hareketleri bunun tam aksini söylüyor. Azak sembolünün Wolfsangel (“kurt kancası”, kurtları yakalamaya yardımcı olan bir ortaçağ aracını temsil eden runik bir sembol) olarak adlandırılan belirli varyasyonları, Naziler tarafından kullanılmış ve hâlâ aşırı sağcılar arasında popülerdir. Ancak Ukraynalı kuruluşlar bunu “ulusal fikir”in kısaltması olan N ve I harflerinin birleşimi olarak kullanıyor.

 Tabii ki Biletskyi ile Azak arasında bir bağlantı var. Azov ile ilgili filmlerde rol aldı (örneğin, Khrystyna Bondarenko tarafından çekilen “Biletskyi’nin Azov’u” adlı filmde). O hala eski yoldaşlarını ve astlarını siyasi projelerine dahil ediyor ve yaralılar için para topluyor. Açıkça ilan edilen son savaşın ilk aylarında, Mariupol’daki durum hakkında da sık sık yorumlar yaptı.

Aşırı sağ hareket araştırmacısı Vyacheslav Likhachov’a göre Biletskyi; kendini kamuoyunda daha iyi tanıtabilmek için kullandığı Azov’u, tanınmış bir marka olarak görüyor.  Likhachov, “Batı’da Azak Hakkında Sıkça Sorulan Sorulara Dürüst Yanıtlar” başlıklı yayınında şunları yazdı: “[Biletskyi ile Azak arasında] bazı resmi olmayan bağlantılar kaldı. Ancak biz daha çok Biletskyi’nin Doğu’daki Terörle Mücadele Harekatı sırasında elde ettiği belirli bir toplumsal sermayenin kamusal meşruiyetinden ve siyasi bir sermayeye dönüştürülmesinden bahsediyoruz. Aynı yaklaşım daha önce, Donbas Taburunun ilk komutanı Semen Semenchenko da dahil olmak üzere, halk tarafından gönüllü grupların kurucuları olarak tanınan diğer kişiler tarafından da uygulanmıştı”

Azovu ilk kez nazi olarak gösteren kimdi, ve bunu nasıl yaptı?

  Pek çok Amerikalı ve Avrupalı gazeteci, araştırmacı ve tanınmış kişi, herhangi bir sağcı hareketi mutlaka bir kötülük olarak görüyor ve onlarla ilgili her şeyi damgalamaya çalışıyor. Sonuç olarak, Batı medyası defalarca “Ukrayna çatışmadaki aşırı sağcıların rolünü hafife alıyor” gibi makaleler yayınladı. O dönemde (Aralık 2014’te) bir BBC gazetecisi; Ukrayna’nın faşist bir ülke olmadığını ve aşırı sağın seçmenler arasında rağbet görmediğini, ancak “İçişleri Bakanlığı aracılığıyla hükümete sızabildiklerini” yazdı. Belki de bu, emniyeti elinde tutan Azak savaşçılarından birine veya bu alayın bir bütün olarak olacağı gerçeğine atıfta bulunmak içindir. Her halükarda, makale Azak’ın sembollerinin resimlerini içeriyordu. Tekrar düşününce, Poltava’nın Sağ Sektör şubesinin eski başkanı, Ulusal Poliste görev yapan İlya Kyva’yı kastetmiş olabilir mi? 

 O sırada Mariupol’u ziyaret eden The Guardian’dan bir gazeteci Shaun Walker, Azov’u “Ukrayna’nın en güçlü silahı ve belki de en büyük tehdidi” olarak nitelendirdi. Gazeteci, makalelerinde Azov’un “birçok üyesinin aşırı sağ, hatta neo-Nazi görüşleri nedeniyle” bir endişe kaynağı oluşturduğunu açıkladı. Bay Walker, düzinelerce Azak savaşçısıyla konuştuğunu ve birçoğunun görüşlerinin oldukça endişe verici olduğunu yazdı. Ancak pek çok Batılı gazeteci gibi o da Azak’a mensup, Nazi olarak  tasavvur etmekte zorlandığımız, Gürcüler, Yahudiler ve Kırım Tatarlarından bahsetmedi.

Reuters tarafından yayınlanan bir yazıda oldukça tuhaf bir ifade daha bulunabilir. Azak Taburu (2014’te sona eren) “Ukrayna Ulusal Muhafızlarına bağlı aşırı sağcı milliyetçi Ukrayna yanlısı gönüllü taburu” olarak resmedildi.  2017’de Batı medyası, ABD‘yi “Ukrayna’daki neo-Nazileri desteklemekle” doğrudan suçlamaya başladı. Bir süre sonra yine Batı medyası, Biletskyi’nin siyasi partisi olan Azak Sivil Birlikleri, Ulusal Birlik ve Azak Alayı arasında herhangi bir ayrım yapmaksızın Ukrayna’yı, ideolojiyi “ihraç eden” ve “militanları eğiten” en büyük aşırı sağ merkezi olarak göstermeye başladı.

  O sıralarda Azak’ta çalışan bir güvenlik danışmanı ve eski FBI ajanı olan Ali Soufan, son altı yılda 50 ülkeden 17.000’den fazla yabancı militanın Ukrayna’ya geldiğini belirtti.

“Onların büyük çoğunluğunun aşırı sağ ideolojiyle belirgin bir bağlantısı olmadığını” kabul ederken, Sovyetlerin yenilgisinden sonra Afganistan’da olanlara benzer şekilde aşırılık yanlılarının yakında Ukrayna’da iktidara geleceğine inanıyordu. Bu açıklama, Volodymyr Zelensky’nin iktidara geldiği 2019’da yapıldı.

Bu suçlamaların ne kadar doğru olduğu ve Azak hareketinin gerçekten ne kadar etkili ve ulusötesi olabileceği başlı başına bir mesele. Bununla birlikte; aşırılıkçı hareketlere odaklanan, Aşırılıkla Mücadele Projesi adlı uluslararası bir grup tarafından yürütülen araştırmaya  bakıldığında, “aşırı sağın kitlesel olarak Azak’a kazandırılmasına” dair gerçek bir kanıt bulunmadığını ortaya koydu.

Örneğin, araştırmacılar, tam ölçekli işgalin başlamasından bu yana Azak’a yalnızca yaklaşık 20 savaşçının katıldığına inanıyorlar. Bazıları 2014’te Donbas’taki savaşta gazilerdi. Bazıları aşırı sağ görüşlere sahip olsa bile, sayıları Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının haksız olduğuna inanan ve Ukrayna’yı savunmaya gelen binlerce Ukraynalı gönüllü ve yüzlerce yabancıyla kesinlikle kıyaslanamaz. 

 Yine de, Batı medyasının ve Amerikalı milletvekillerinin Ukrayna siyasi partileri, Ulusal Muhafız alayı ve paramiliter yapıları birbirinden ayırmadaki başarısızlığıyla birleştiğinde; Azak meselesine aralıksız devam edilmesi, etkili oldu.2016’da Facebook, Azak’ı (söz konusu üç örgütü hiçbirine atıfta bulunmadan) “tehlikeli bir örgüt” olarak tanıdı. Yine Facebook Biletskyi’nin örgütleriyle ve Azak Alayı’nın kendisiyle herhangi bir bağlantısı olan sayfaları yasakladı. 

 Mariupol ve diğer Ukrayna şehirlerinin ilk bombalanmasından sonra, Facebook  “Azak’ı yüceltmeye” izin verdi, ancak bu istisnanın yalnızca alayın Ulusal Muhafızlardaki hizmeti ve Ukrayna’yı Rus işgalinden savunmadaki rolüyle ilgili görevlerde işe yarayacağını belirtti. – yani, Azak Taburu’nun gerçekte ne yaptığını belirtti.

Azak Taburu Ukrayna’yı nasıl “tehlikeye atmalıydı”

 Rus propagandası, Batı medyasında iyi bir şekilde benimsenen, “gönüllü taburların” (2022’de Ruslar “milliyetçi taburlar” olarak bahsetmeye başladı) sonunda cumhurbaşkanını devireceğine ve iktidarı kendi ellerine alacaklarına dair bir anlatı yayıyor. Ancak Azak’ ın (tam olarak kim? Tabur mu? Alay mı? Müfreze mi? Hareket mi? STK mı? Yoksa siyasi parti mi?) Ukrayna için bir tehdit olmanın yanı sıra, neo-Naziler ve aşırıcılar için bir “buluşma noktası” olarak da dünyayı tehdit ettiği iddia ediliyor. Hikayeye göre, gönüllü askerler bir yer edinecek ve burada savaş deneyimi kazanacaklar ve ardından barışçıl Avrupa ve Amerika ülkeleri için bir tehdit oluşturacaklar.

 Örneğin, The Washington Post tarafından Mart ayında yayınlanan ve yazarlarının Ukrayna’nın aşırılık yanlıları için bir “koruma alanı” olduğunu ve gelecekte burada yeni bir IŞİD veya El Kaide’nin doğabileceğini iddia ettiği bir makale. 

 Wikipedia’ ya  göre Batı medyası Ukrayna medyasında daha saygın kaynaklara sahip. Dolayısıyla en büyük onlayn ansiklopedi olan Wikipedia’ da hala Azov’u – bu tür yayınlara atıfta bulunarak – Ulusal Muhafızlar içinde bir neo-Nazi müfrezesini belirleyen “Azov Taburu” adlı İngilizce bir makale  bulunuyor. 

Azov’un bir neo-Nazi grubu olduğu konusundaki iddiaların çoğu; 2014-2015 yıllarında Donetsk ve Luhansk bölgelerindeki durumu gözlemleyen İnsan Hakları İzleme Örgütü, Uluslararası Af Örgütü, Front Line Defenders ve Freedom House gibi insan hakları gözlemcilerinin çeşitli raporlarına dayanıyor.Bu örgütlerin yazarları; Azov üyelerini sivilleri yasadışı olarak gözaltına almakla, işkence ve bir vakada tecavüzle suçladı. Aynı suçlamalar bir BM raporunda da yer alıyor. Ancak oradaki dört rapordan biri, Azak üyesinin Rus yanlısı ayrılıkçılar tarafından işkence görmesini anlatıyor.  Raporlarda nefret suçlarından veya Azak’ın neo-Nazi ideolojisine katılımından bahsedilmiyor.

 Ancak bu, gönüllü taburda ve daha sonra Azak alayında neo-Nazi olarak algılanabilecek görüşleri paylaşmayan hiçbir üyenin olmadığı anlamına gelmez. Ancak uzmanlar, askerlerin Azak’tan 2014’te ayrıldığını ve geri kalanların da “2017’de yeni komuta tarafından temizlendiğini” yazıyor.

Ukrayna’da da nefret suçları bağlamında “Ulusal Kolordu” ya da Azak Sivil Kolordu’ya birçok gönderme var. Ancak, Ulusal Muhafız biriminin “Nazilerden oluştuğuna” veya neo-Nazi görüşlerinin Azak’ın eylemlere katıldığına dair hiçbir kanıt yok. Tüm bunlara, elbette, Rus propaganda yapıtlarının (“Azak Taburunun Kanlı Tarihi” gibi) yazarları son derece kayıtsız. Örneğin, müfrezenin şu anki lideri Denys Prokopenko’ya, Kyiv Ulusal Dilbilim Üniversitesi Germen Filolojisi Fakültesi’nden mezun olduğu gerçeğine dayanarak neo-Nazi diyorlar.

Batı medyası niçin Azov’un peşini özellikle bırakmıyor?

Vyacheslav Likhachov, bazıları Azak ile ilgili meseleleri ne kadar sıklıkla ele alıyorsa, Azak meselesi diğerlerine o kadar önemli göründüğünden, medyada kendilerinin suçlandığına inanıyor. Diğer bir neden de, bazıları neo-Nazi olan yabancıların Azak’a kabul edilmesidir. Aralarında en skandal olanları, Belaruslu ve Rus neo-Nazi Maxim “Tesak” ve Martsynkevich’in meslektaşı Serhiy “Botsman” Korotkikh. “Botsman”, 2014 yılında Azak’ın kurulmasına öncülük ettiğini iddia ediyor. Aralık 2014’te Başkan Petro Poroshenko ona Ukrayna vatandaşlığı verdi. Korotkikh, “Ulusal Kolordu”nun kilit isimlerinden biridir; Azak’taki görevi 2014’te sona erdi. Azak basın servisine göre; şimdi, alay Ulusal Muhafızların bir parçası olduktan sonra, alayın askerleri olabilmelerine rağmen, bazı durumlarda yabancılar artık yasaya uygun hareket etmiyorlardı.

Neo-Nazizm hakkındaki konuşmalar kısmen Azak Sivil Kolordu ile ilgilidir. Bir kez daha bazıları Ulusal Muhafızlardan ayrılmakta zorlanıyordu. Kendi ülkelerinde neo-Nazi ve ırkçı görüşleriyle tanınan yabancılar – Amerikalılar, İsveçliler, Norveçliler, Almanlar – Sivil Kolordu’da düzenli olarak görülüyordu. Bütün bunlar, Batı medyasının hala “Biletskyi’nin partisinin paramiliter kanadı” olarak adlandırdığı Azak hesabına kaydedilirdi gösteriyordu. Ancak uygulamada Biletskyi’nin projeleri ile Azak arasında doğrudan bir bağlantı yok. Ancak Biletskyi’nin halkla iletişim kampanyası ve alayın kendi medya faaliyeti, Rus propagandası da dahil olmak üzere her türlü medyanın dikkatini çekiyor.

Bu, korku hikayeleri kendi tuzağına düşmüş Rus propagandasının hayal ürünleridir. Rus medyasındaki yayınlara dayanarak, Azak ve diğer “milliyetçi taburlar” o kadar etkili görünmeye başladı ki; örneğin (yine Rus medya algısının vazgeçilmezi olan) Biletskyi ve Azov, bunlar tarafından 2019 seçimlerinde Petro Poroshenko’nun yenilgisinin nedeni olarak gösterildi. Aynı zamanda, 2017-2021 yılları arasında Biletskyii ve “Ulusal Kolordu”nun diğer temsilcileri, “Yaşam İçin Muhalefet Platformu” partisinin (Firtash, Boyko ve Medvedchuk tarafından yönetiliyor) her iki kanadına ait televizyon kanallarının (Liovochkin liderliğindeki), yayınladığı talk-show’lara sık sık katıldılar. Bu nedenle, hem Rus hem de Ukraynalı Rus yanlısı medyanın izleyicileri Biletskyii’yi (bu konuda Azak’ın tüm oluşumlarıyla bilrlikte) Ukrayna’nın siyasi hayatında önemli ve aktif katılımcılar olarak gördüler. Bununla birlikte, Biletskyii 2019’da “Svoboda” partisinin (“Ulusal Kolordu” ve “Sağ Sektör”ün diğer temsilcileriyle birlikte) listesinde ikinci sırada yer almak için yarıştığında, oyların yalnızca %2,15’ini kazandı ve meclise giremedi.

İlginç bir şekilde, Çin propagandası Azak hakkında daha da cesur fanteziler yürütüyor. Onlara göre, “neo-Nazi Azak taburunun savaşçıları, Çin’in eyaletlerinden birinde “ayrılıkçı duyguların ve huzursuzluğun yayılmasına” ve ayrıca Hong Kong, Yeni Zelanda ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki terörist saldırılara karışıyor. Bunlardan ikincisi bu “teröristleri” silahlandıran ve eğiten taraf olması. “Avrupa liderliğini yeniden tesis etmek ve Batı medeniyetini sıfırlamak” için bir “intermarium”un (Kara, Baltık ve Adriyatik Denizleri arasında bir ülkeler bloğu) yaratılmasını öneren Biletsky, muhtemelen benzer bir dengeyi hayal etmemişti. (Bu ifadelerin neden fantezi ve manipülasyon olduğunu buradan anlayabilirsiniz).

Azak hakkındaki yalanlar ve propaganda Ukrayna’ya zarar verir mi?

Evet ve sadece Mariupol savunucularının ve cephede başka yerlerde savaşan Azak üyelerinin onur ve haysiyeti söz konusu olması haricinde. “Neo-Naziler”, ABD ve Avrupa’nın Ukrayna’ya askeri ve mali yardımını durdurmaya veya önemli ölçüde azaltmaya çalışanların ana argümanlarından biridir.

Onlar, özellikle Azak’ın ABD’ nin aşırılıkçı örgütler listesine dahil edilmesini talep ediyorlar. Nitekim 2019’da Demokrat Parti’den kırk senatör Azov’un listeye eklenmesini önerdiğinde böyle bir girişimde bulunuldu, ancak kabul edilmedi. Kongre sürekli olarak Azak’a eğitim, silah tedariği ve diğer yardımların sağlanmasını yasakladı ve 2018’de bununla ilgili bir değişiklik kabul edildi. Konuyla ilgili olarak Amerikan gazetesi The Hill, Azov o zamana kadar dört yıldır Ulusal Muhafızların bir parçası olmasına rağmen, “Nazi yanlısı milislere silah tedariği yasağı”nın kabul edildiğini bildirdi.

Rus propagandası, Azak’ın ABD’de “yasak” olduğunu hatırlatarak bu hikayeleri farklı şekillerde yayıyor. Yabancı medyanın kendi izleyicilerine Azak’ın neo-Nazi bir grup ve Ukrayna’nın faşist bir devlet olmadığını açıklaması bile Rusya’ yı öfkelendiriyor. Japon Kamu Güvenliği Ajansı, Azov’u daha önce aşırılıkçı bir örgüt olarak tanımladığı için özür bile diledi.

Azak üyelerinin bir kısmı ve Mariupol’un diğer savunucuları Rusya tarafından esir alındı. Kremlin tarafından Batılı hükümetlerin “Azovstal” savunucularını değiştirme çağrıları bile yapıldığından, bu konuyla ilgili “Batı’da Nazizmin yeniden canlandığının” kanıtı olarak yapılan manipülasyonlar tehlikelidir.. Bu nedenle, bugün Batı medyasında “Nazi Azak” ile ilgili anlatıların tekrarlanması, Ukraynalı ve yabancı diplomatların, şu anda Azak üyelerinin serbest bırakılması için mücadele ettiği mahkumlara yönelik tehdidi artırabilir.

Gala Sklarevska detector media için